Erwin Johannes Eugen Rommel (15 Kasım 1891, Stuttgart – 14 Ekim 1944, Ulm), II. Dünya Savaşı sırasında Alman Afrika Kolordusu komutanlığını da yapmış olan Alman mareşal. Kuzey Afrika'da İngiliz birliklerine karşı kazandığı başarılar nedeniyle "Çöl Tilkisi" (Wüstenfuchs, ) lakabıyla bilinir ve sadece askeri başarılarıyla değil rakiplerine karşı olan şövalyevari tutumuyla da hatırlanır.
Rommel, Ulm'un 33 km kuzeyindeki Heidenheim kentinde doğdu. On dört yaşındayken bir arkadaşıyla birlikte tam ölçekte bir planör yapmayı başardılar. Genç Erwin'in mühendis olma düşüncesine karşın 1910 yılında babasının ısrarıyla 124. Württemberg Piyade Alayına subay adayı olarak katıldı ve kısa süre sonra da Danzig'deki Subay Hazırlama Okuluna gönderildi. Kasım 1911'de okuldan mezun olarak Ocak 1912'de Teğmenliğe atandı.
Savaş öncesinde Rommel tabur komutanlıklarında bulundu ve 1929-1933 arasında Dresden Piyade Okulunda ve 1935-1939 arasında da Potsdam Savaş Akademisinde öğreticilik yaptı. Rommel'in savaş hatıratı Piyade Hücumu (Infanterie greift an) 1937'de yayınlandıktan sonra bir askeri başvuru kaynağı olarak ilgi gördü ve aynı zamanda Adolf Hitler'in de ilgisini çekerek Hitler Gençliğinin (Hitlerjugend) eğitiminden sorumlu komutan görevine getirilmesine neden oldu. 1938'de artık albay olan Rommel Wiener Neustadt'taki Savaş Akademisi komutanlığına atandı. Burada, Piyade Hücumu'nun devamı olan Tank Hücumu'nu (Panzer greift an) yazmaya başladı. Ancak bir süre sonra görevden alındı fakat Hitler'in özel koruma taburunun (LSSAH Führer-Begleitbattalion) komutanlığına getirildi.
Rommel, 23 Ağustos 1939'da Generalliğe terfi etti ve 1 Eylül'de başlayan Polonya işgali sırasında Hitler'i ve saha karargahını korumakla görevli Führer-Begleit-Bataillon'un komutanı olarak atandı. Hitler genellikle karargah treniyle cepheye yaklaşırdı. Rommel, Hitler'in günlük savaş brifinglerine katıldı ve ona her yerde eşlik ederek, tankların ve diğer motorlu birimlerin kullanımını ilk elden gözlemleme fırsatını verdi. 26 Eylül'de Rommel, Reich Şansölyeliğindeki birimi için yeni bir karargah kurmak üzere Berlin'e döndü. Rommel, Alman zafer yürüyüşüne hazırlanmak için 5 Ekim'de kısa bir süre işgal altındaki Varşova'ya döndü.
Polonya'daki başarılarından ardından Rommel, Almanya'nın panzer tümenlerinden birinin komutanlığı için lobi yapmaya başladı ve bu tümenlerden o zamanlar sadece on tane vardı. Rommel'in 1.Dünya Savaşı'ndaki başarıları, yeni panzer birimlerinin ideal olarak uygun olduğu iki öğe olan şaşkınlık ve manevraya dayanıyordu. Rommel, daha kıdemli subayların önünde Hitler'den bir general rütbesine terfi aldı. Rommel, daha önce ordunun personel dairesi tarafından reddedilmesine ve kendisine bir dağ tümeninin komutanlığını teklif etmesine rağmen, istediği emri aldı.
Askeri protokole aykırı olan bu terfi, Rommel'in Hitler'in tercih edilen komutanlarından biri olarak artan itibarına katkıda bulundu. 7. Panzer Tümeni kısa bir süre önce üç taburda 218 tanktan oluşan bir zırhlı tümene (böylece standart bir panzer tümenine atanan iki tank yerine bir tank alayı) iki tüfek alayı, bir motosiklet taburu ile dönüştürülmüştü. 10 Şubat 1940'ta komutayı aldıktan sonra Rommel, birimini hızla yaklaşan tehlikeye karşı ihtiyaç duyacakları manevraları uygulamaya başladı.
1940'ta Fransa'nın işgalinin başlamasından sadece üç ay önce 7. Panzer Tümeni'nin komutanlığına atanmıştı. Bu tümen daha sonra "Hayalet Tümen" (Gespenster-Division) olarak bilinecektir. O kadar süratli ve şaşırtıcı hareket ediyordu ki Alman yüksek komutası bile zaman zaman tümenin konumunu haritalar üzerinde işaretleyemiyor, tümenle iletişim kuramıyordu.
Bu, Rommel'in ilk zırhlı birliği deneyimiydi fakat bu görevde ne kadar yetenekli olduğunu gösterdi ve Arras'ta, İngiliz Yurtdışı Sefer Kuvveti'nin karşı saldırısını başarılı bir şekilde püskürttü. Meuse Nehri'ni geçen ilk birlik Rommel'in birliğiydi.
Rommel, 1941 yılının büyük kısmını kendi organizasyonunu oluşturmak ve Tuğgeneral Richard O'Connor komutasındaki İngiliz kuvvetlerine karşı bir dizi mağlubiyet alarak dağılmış olan İtalyan birliklerini toparlamakla geçirdi. Aslen buradaki savunmaya yardım amacıyla gönderilen Rommel kendinden birkaç kat üstün İngiliz kuvvetleri önüne katmış ve El Alamein'e kadar kovalamıştır. Kendisine ünlü Çöl Tilkisi (Desert Fox) lakabı da bu yaptıklarından sonra takılmıştır.
Pek çok şaşırtmaca kullanmıştır. Bunlardan bazıları; tankların ve araçların arkasına çalı çırpı bağlatarak tozu dumana katmasıdır, ki bunu gören İngilizler çok büyük bir gücün kendilerine saldırdığını sanarak geri çekilmişlerdir. 88'lik topların yarısını toprağa gömdürmüş, yaklaşan İngilizlere acı bir sürpriz yaşatmıştır. Mayın dedektörlerini yanıltmak için her mayının yanına konserve kutuları gömdürmüştür. Bazen araçları tahtadan tank haline getirip, şaşırtmaca da kullanmıştır.
Başarılı bir saldırıyla İngiliz birlikleri Libya'nın dışına çıkarıldı ancak Mısır'a az bir mesafede saldırı tükendi ve çok önemli Tobruk limanı kuşatılmış olduğu hâlde Avustralyalı general Leslie Morshead komutasındaki Müttefik kuvvetlerinin elinde kaldı. Müttefik Kuvvetler Komutanı General Archibald Wavell'in kuşatmayı kırmak amacıyla yaptığı iki saldırı (Brevity Harekatı ve Savaş Baltası Harekatı) başarısızlıkla sonuçlandı.
Pahalıya malolan Savaş Baltası Harekâtı'nın başarısızlığı sonrası Wavell'ın yerine Hindistan İngiliz Birlikleri Komutanı General Claude Auchinleck atandı. Auchinleck, Tobruk'u kurtarmak için 18 Kasım 1941 tarihinde büyük bir taarruz başlattı (Haçlı Harekatı) ve başarılı da oldu.
Crusader, Rommel için bir bozgun olmuştur, 7 Aralık 1941 günü tüm birliklerine geri çekilme emri verecektir. Alman ve İtalyan birliklerinin Tobruk civarından çekilmekte olduklarını gören Auchinleck, başarıyı genişletmek amacıyla bu birlikleri izlemeye karar verecektir. Birlikleri düzenli bir biçimde çekilmekte olan Rommel, 20 Ocak 1942 tarihinde birliklerini geri çevirerek kendilerini izleyen müttefik kuvvetlerine bir karşı taarruz düzenler. İngiliz kuvvetleri, bu beklenmedik saldırı karşısında Tobruk'a geri çekilerek savunma pozisyonu almak zorunda kalmışlardır.
Klasik bir Yıldırım savaşı taktiği ile Rommel, 24 Mayıs 1942 günü taarruza geçerek, Gazzala'da İngiliz kuvvetlerini kanadının dışından dolanan bir çevirme harekâtına girişmiştir. Bu çevirme harekâtı, Bir-Hakem'deki kuvvetli birliklerini, pozisyonlarını savunamayacak duruma düşürmüştür. Bunun üzerine İngiliz birlikleri, kaçınılmaz görünen kuşatmadan kurtulabilmek için hızla geri çekilmek zorunda kaldılar.
Rommel'in bu saldırısı sonucunda Tobruk, kuşatılmış bir vaziyette Afrika Kuvvetleriyle Mısır arasındaki tek engel olarak kaldı.
Ocak 1942'de Rommel'in direktifi ile bir haber el altından, Rommel'in karargâhından İtalyan Kuzey Afrika baş komutanlığına doğru sinsice yayıldı: 'Rommel çekilmeye hazırlanıyor'. İtalyan komutanlar ve kurmay subayları hayretler içinde kalmıştı.18 Ocak'ta Kahire'de duyulan bu haber hayret uyandırmakla beraber İngiliz Baş komutanı Auchinleck buna pek de inanmamıştı. Auchinleck ısrarla Londra'dan daha fazla bilgi istiyor, herkes merakla cevabı bekliyordu. Acaba Berlin ne biliyordu? Ajanlar ufacık bir bilgiyi bile havada kapacak konumda bekliyorlardı. Herkes bu soruları sorarken 21 Ocak günü Rommel emrini orduya dağıttı. Düşmanı imha maksadıyla taarruza geçilecekti. 21 Ocak 1942 günü Merselbrega'daki İngiliz İleri Karakolları saat 08.30'da Alman tanklarının olanca hızıyla kendilerine doğru geldiğini görünce hayretten ağızları açık kalmıştı.
21 Haziran 1942'de hızlı, koordine ve başarılı bir kombine saldırı ile Tobruk, 33.000 askerle birlikte teslim oldu. Daha önce sadece Singapur'un düşüşünde bu büyüklükte bir İngiliz askeri birliği teslim olmuştu. Müttefikler tartışmasız bir şekilde yenilmişti ve haftalar içinde Mısır'a kadar çekilmek zorunda kaldılar. Rommel'in, İngilizlerin "Çöl fareleri", 'Desert rats' olarak bilinen bu Afrika ordusu karşısındaki keskin başarıları onu yaşayan bir efsane haline getirerek Desert Fox (Çöl Tilkisi) lakabını kazandırdı ve Afrika savaşları boyunca bu isimle anıldı.
Rommel'in saldırısı, Kahire'ye 90 km mesafedeki El-Alameyn'de durdu. Birinci El-Alemeyn Savaşı, bazı ikmal problemleri ve müttefiklerin inşa ettiği mevziler nedeniyle Rommel'in aleyhine sonuçlandı. Müttefikler, arkalarını duvara yaslamış, destek hatlarına çok yakın olduklarından sürekli ikmal yapabiliyor ve yeni birliklerle mevzilerini güçlendirebiliyorlardı. Auchinleck'in zayıf İtalyan birliklerine sürekli ve tekrarlayan saldırıları Rommel'i Alman Afrika Birliklerini (Deutsches Afrika Korps) bir tür ilk yardım ekibi gibi kullanmak zorunda bıraktı. Bu da inisiyatifi Müttefiklere verdi. Rommel'in Alam Halfa Savaşında Müttefik hatlarını kırma girişimi Afrika'ya yeni gönderilen Tümgeneral Bernard Montgomery tarafından kararlı bir şekilde püskürtüldü. Bunun nedeni bölgenin haritasını çıkarmaya çalışan Alman keşif kollarının çölde aslen İngilizler tarafından patlatılmış bir keşif aracının içinde buldukları ve gerçek haritaların basıldığı İngiltere'de bir karargahta basılan haritaydı. Harita o kadar gerçekti ki üzerinde seri numarası bile vardı. Ancak Rommel yine de karamsar davrandıysa da kurmaylarının ısrarıyla buna inandı ve belki de tüm savaş boyunca en büyük hatasını yapmış oldu. Harita öylesine ustaca yapılmıştı ki bütün yollar Almanları İngilizlerin olduğu yöne doğru sevkediyordu. Yolların yerinde kum tepeleri, düzlüklerin yerinde de yükseltiler mevcuttu. Haritaya göre geçilmesi mümkün olmayan yerlerde düzgün yollar ve patikalar bulunuyordu.
Almanlar bunu ancak saldırıya başladıkları 30 Ağustos günü fark edebilmişlerdi ancak çok geçti. Bunun sonucunda kendilerini piyade tümenleri yerine tanksavar tümenlerinin, İngiliz tanklarının karşısında bulan Alman panzerleri hedeflerine ulaşamamıştır. Tanklar mayınlar yüzünden çok yavaş ilerliyor ve yoğun düşman ateşi altında kalıyordu. Rommel en sonunda 1 Eylül'de yenilgiyi kabul etti ve ilk başlangıç noktasına çekildi.
İkmal hatlarının Malta üzerinden sürekli baltalanması ve çölde katetmek zorunda kaldıkları uzun mesafeler nedeniyle Rommel'in El-Alameyn'i uzun süre elinde tutması mümkün değildi. Yine de Rommel'in kuvvetlerini geri çekilmeye zorlamak için İkinci El-Alameyn Muharebesi gibi büyük çaplı bir operasyon gerekti. Hitler ve Mussolini'nin bütün baskılarına rağmen Rommel'in kuvvetleri Tunus'a girene kadar bir daha durup savaşmadı. O zaman bile İngiliz Sekizinci Ordusuyla değil Amerikan
Rommel birliklerini Tunus'a kadar geri çekerek Hitler'in Tobruk zaferinden daha büyük zaferler elde etme hayaline darbe vurmuş olsa da, Stalingrad'da Hitler'in emirlerine uyup ordusunun yok olmasına neden olan Friedrich Paulus'un aksine o, birliklerini kurtarmış oldu.
Rommel'in Kuzey Afrika'daki başarılarından sonra, 1942 yılında Winston Churchill Avam Kamarasında yaptığı konuşmada şöyle demiştir: "Singapuru kaybettik, doğudaki topraklarımız elden gidiyor, ama savaşın tüm karışıklığına rağmen şunu diyebilirim ki, en azından karşımızda (Rommel'i kast ederek) çok cesur ve yetenekli bir general var."
Almanya'ya dönünce Rommel bir süreliğine "işsiz" kaldı. Ancak savaşın gidişatı Almanya'nın aleyhine dönmeye başlayınca Hitler onu olası bir Müttefik işgaline karşı Fransa sahilini korumak üzere Ordu Grubu B'nin başına getirdi. Bulduğu durum karşısında rahatsız olan ve çıkartmanın sadece bir-iki ay ötede olduğunu fark eden Rommel kontrolü ele aldı ve onun direktifleriyle kısa sürede milyonlarca mayın ve binlerce tank tuzağı ve engeli sahil boyunca döşendi.
Afrika'daki savaşlarından sonra Rommel, ezici Müttefik hava üstünlüğü nedeniyle herhangi bir saldırı planının işe yaramayacağı sonucuna vardı. Tank birliklerinin küçük gruplar halinde sahile yakın iyi korunaklı yerlerde konuşlandırılarak çıkartma anında hızla çatışma bölgesine gelmeleri gerektiğini öne sürdü. İşgalin daha sahildeyken durdurulması gerektiğini savunuyordu. Ancak komutanı olan Gerd von Rundstedt hava kuvvetleri kadar üstün ateş gücüne sahip Kraliyet Donanması nedeniyle işgalin sahilde durdurulmasının imkânsız olduğunu düşünüyordu. Ona göre tank birlikleri büyük gruplar halinde oldukça içeride, Paris yakınlarında konuşlandırılarak Müttefiklerin içlere doğru yayılmasına izin verip arkaları sarılarak ikmal yolları kesilmeliydi. İki plan da Hitler'e sunulduğunda Hitler, tankları ortada bir yere yerleştirerek hem Rommel'in hem de von Rundstedt'in planlarını işe yaramaz hale getirdi.
Çıkartma günü bazı tank birlikleri, özellikle 12. SS Panzer Tümeni "Hitlerjugend" sahile yeterince yakındılar ve ciddi zorluk çıkardılar. Ancak Müttefiklerin ezici sayısal üstünlüğü ve Hitler'in yedek birlikleri zamanında serbest bırakmaması sonucu köprübaşı elde edildi.
17 Haziran 1944'te Rommel'in makam aracı Kraliyet Hava Kuvvetlerine ait bir Spitfire tarafından saldırıya uğradı ve Rommel başından ciddi yaralar aldı. Bu arada 20 Temmuzdaki başarısız Hitler suikastı sonrasında Wehrmacht (Alman Ordusu) içinde sıkı bir soruşturma başlatılmıştı. Soruşturmalar, Rommel'in en yakın yardımcılarının komployla direkt bağlantısı olduğu yolunda sonuçlar gösteriyordu. Aynı anda yerel Nazi görevlileri de Rommel'in hastanedeyken Nazi liderliğini aşırı bir şekilde eleştirdiğini rapor ediyordu. Bormann, Rommel'in harekete dahil olduğundan emindi, Goebbels ise emin olamıyordu.
Rommel'in gerçekte suikast girişimiyle ne kadar ilintili olduğu veya ne kadar bilgi sahibi olduğu hala belirsizdir. Savaş sonrasında karısının ifadelerine göre Rommel, gelecek nesil Almanlara savaşın bir arkadan bıçaklama (Dolchstosslegende I. Dünya Savaşının kaybedilmesinin nedeni olarak içerideki Alman olmayan unsurların arkadan vurduğu inancı) yüzünden kaybedildiği düşüncesinin hakim olmaması için suikaste karşı idi. Rommel'e göre Hitler bir darbeyle yakalanmalı ve halkın önünde hesap vermeliydi. Tarihçi Richard J. Evans, Rommel'in bir darbeden haberdar olduğu, ancak karışmadığı sonucuna varmıştır.1
General Carl-Heinrich von Stülpnagel, başarızlığa uğrayan intihar teşebbüsünden sonra, Verdun Hastanesi'nde gözleri kör ve kendini bilmez bir durumda yatarken Rommel'in adını ağzından kaçırmıştı. Sonradan da Albay Caesar von Hofacker, Berlin'de Prinz Albrechtstrasse'deki Gestapo zindanlarında yapılan işkenceler sırasında çözülmüş ve Rommel'in komplodaki rolünü anlatmıştı. Rommel'in, Berlin'dekilere (komploculara) söyleyin, bana güvenebilirler dediğini açıklamıştı. Bu söz Hitler'in kulağına gider gitmez çarpılmış ve Almanya'da halkın en çok tuttuğu generalin ölmesi gerektiğine karar vermişti.
Rommel o sırada kafatasında, şakaklarında ve elmacık kemiklerinde derin çatlaklar, sol gözünde ağır bir yara, başı mermi parçalarıyla delik deşik, Bernay'daki Sahra hastanesinde yatıyordu. Müttefikler ilerleyince ele geçmemesi için hemen St. Germain'e nakledildi. Oradan da 8 Ağustos'ta, Ulm yakınlarında Herrlingen'deki evine götürüldü. Eski Kurmay Başkanı General Hans Speidel'in kendisini Herrlingen'de ziyaret ettiğinin ertesi günü yani 7 Eylül'de yakalanınca Rommel başına geleceklerini o zaman anladı.
Rommel, SD'lerin evini gözetlediğinin farkındaydı. Uçaksavar bataryasından izinli gelen 15 yaşındaki oğlu Manfred Rommel (1928 - 2013) ile yakınlarındaki ormanda gezinirken ikisi de tabanca taşıyorlardı. Hitler o sırada Rastenburg'daki karargahında Albay Hofacker'in Rommel'i ele veren ifadesinin bir suretini okumuştu. Hemen fakat çok özel bir şekilde öldürülmesini emretti. Wilhelm Keitel'in sonradan, Nürnberg Mahkemeleri'ndeki sorgusu sırasında söylediğine göre, Hitler Alman halkının en çok sevdiği ünlü bir Feldmareşalin yakalanmasını ve Halk Mahkemesi önüne çıkarılmasının Almanya'da büyük bir skandal yaratmasından korkuyordu. Bunun üzerine, Hitler'le Keitel, aleyhine verilen ifadelerin Rommel'e anlatılmasına, intihar ya da Roland Freisler'in meşhur Halk Mahkemesi önüne çıkarılma yollarından birini seçmesinin kendisine bırakılmasına karar verdiler. Eğer birinci yolu seçecek olursa kendisine büyük bir askeri cenaze töreni yapılacak ve ailesine dokunulmayacaktı.
Bundan sonra Hitler'in karargahından iki general 14 Ekim 1944 günü öğleden sonra Rommel'in evine geldiler. Bu sırada evin etrafı beş zırhlı otomobille takviyeli SS kuvvetlerince çevrilmiş bulunuyordu. Gelen generallerinden biri Wilhelm Burgdorf idi. Yanındaki yardımcısı da Ordu Personel Dairesinde çalışan Ernst Maisel adında bir generaldi. Rommel'e haber göndererek, kendisine bundan sonra verilecek görevi görüşmek üzere bizzat Hitler tarafından gönderildiklerini bildirdiler.
Wilhelm Keitel Nürnberg'deki yargılanması sırasında Burgdorf'a yanına bir zehir almasını, gerekirse zehiri Rommel'e vermesini söyledim demiştir.
Burgdorf ile Meisel'in, Rommel'e yeni verilecek görevi görüşmek için gelmedikleri hemen anlaşıldı. Feld-Mareşal Rommel ile yalnız başlarına görüşmek istediler. Sonra Rommel'le birlikte çalışma odasına çekildiler.
Rommel Afrika'da kullandığı deri ceketini giydi ve eline Feld-Mareşallik asasını aldı. İki generalle birlikte otomobile bindi. Araba bir ormanın kenarındaki şosede üç kilometre gitti. Sonra durdu. General Maisel ile SS şoför otomobilden atladılar. Rommel ile General Burgdorf'u arkada yalnız bıraktılar. İki adam bir dakika sonra otomobile döndüler. Rommel arabanın arkasında kendisini salıvermişti. Ölmüştü. Rommel'in karısıyla vedalaşmasından on beş dakika sonra beklenen telefon geldi: Başhekim, iki generalin Rommel'in cesedini getirdiklerini, belki de kafatasındaki çatlaklardan ötürü beyin kanamasından ölmüş olabileceğini söyledi. Burgdorf otopsi yapılmamasını emretmişti. Cesede dokunmayın, Berlin'de her şey hazır diye bağırmıştı. Berlin'de her şey hazırdı.
Walter Model, Feld-Mareşal Rommel'in 17 Temmuz'da almış olduğu yaralardan öldüğünü bir günlük emirle bildirdi ve ulusumuzun en büyük komutanlarından birini kaybettik dedi.
Hitler de Rommel'in karısına bir telgraf çekti. Telgrafta: Kocanızın ölümüyle uğradığınız büyük felaket karşısında duyduğum içten yakınlığı lütfen kabul ediniz. Rommel'in adı Kuzey Afrika'daki kahramanca savaşlardan hiçbir zaman ayrılmayacaktır. Hermann Göring de gönderdiği telgrafla sessiz acısını bildiriyordu.
Hitler millî bir cenaze töreni yapılmasını emretti ve Rommel'in onurlu bir şekilde askeri törenle gömülmesine izin verildi.
Savaş sonrasında Rommel'in anıları Rommel Belgeleri adıyla yayımlandı. Adına ve kariyerine adanmış bir müze olan tek 3. Reich üyesi odur. 1960'ta bir Alman savaş gemisine adı verildi.
Birçok yazar Rommel'in savaş sırasında, insancıl ve profesyonel bir subay olarak ün yaptığını ve hem kendi birliklerinin hem de düşmanlarının saygısını kazandığını anlatır.2345678 Rommel II. Dünya Savaşı sırasında hem cephelerde çatıştı hem de başarısız olmasını uman Almanya'daki muhalifleriyle uğraşmak zorunda kaldı.9 Adolf Hitler ile arası iyi olmasına rağmen Hitler'in yakın çevresiyle arası iyi değildi. Heinrich Himmler, Martin Bormann gibi Nazi elitleri Rommel'in hızlı yükselişinden çok rahatsız olmuşlardı ve onun Başkomutan olmasından korkuyorlardı. Rommel, diğer Wehrmacht subayları gibi, Nazilerin iktidara yükselişini memnuniyetle karşılamıştı.
Rommel, Oradour-sur-Glane katliamını protesto eden komutanlardan biriydi.10
Rommel, Joseph Goebbels liderliğindeki Nazi propagandası sonucu halk kahramanına dönüştü. Tarihçiler, Rommel'in makamını, kahraman statüsünü ve diğer terfilerini Hitler'in desteğine borçlu olduğunu söylüyorlar.
Fähnrich—19 Temmuz 1910
Leutnant—27 Ocak 1912
Oberleutnant—18 Eylül 1915
Hauptmann—18 Ekim 1918
Major—1 Nisan 1932
Oberstleutnant—1 Ekim 1933
Oberst—1 Ekim 1937
Generalmajor—1 Ağustos 1939
Generalleutnant—9 Şubat 1941
General der Panzertruppe—1 Temmuz 1941
Generaloberst—24 Ocak 1942
Generalfeldmarschall—21 Haziran 1942
Orijinal kaynak: erwin rommel. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Evans 2009,s. 642. ↩
"Bigwigs ... despised Rommel ... It was very much the way Hitler liked to keep it. He was the classic divide-and-rule dictator" (historian Guy Walters, 42:00). "Rommel's former enemies put together a pact against Rommel. It started at the Ehrenhof and ended in Hitler's immediate surrounding with Bormann and Keitel" (historian Reuth, 43:00). ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page